Felsefi Düşüncenin özellikleri ve Ortaya Çıkışı

Eğitim Portalı
9 min readJul 2, 2023

--

İnsanlık tarihi boyunca merak ve sorgulama arzusu, insanları evrenin gizemlerini çözmeye ve kendilerini anlamaya yönlendirmiştir. Bu arayış, felsefi düşüncenin ortaya çıkmasına ve gelişmesine zemin hazırlamıştır. Felsefi düşüncenin temelinde, insanın doğayı, evreni, bilgiyi ve gerçeği anlama çabası yatmaktadır. Bu makalede, felsefi düşüncenin özellikleri ve ortaya çıkışı üzerinde durulacak, antik dönemden günümüze uzanan bir yolculuk yaparak, felsefenin evrimini ve insanın düşünce serüvenini keşfedeceğiz. İnsanın sonsuz merakıyla şekillenen felsefi düşünce, bizi gerçeğe bir adım daha yaklaştırma potansiyeline sahiptir. Haydi, bu heyecan verici yolculuğa başlayalım!

Felsefi Düşüncenin özellikleri ve Ortaya Çıkışı
Felsefi Düşüncenin özellikleri ve Ortaya Çıkışı

Felsefi Düşünce Nedir?

Felsefi düşünce, evren, insan, bilgi, ahlak, gerçeklik, varlık, zaman, mekan gibi temel konularla ilgili derinlemesine sorgulama, analiz etme ve anlama çabasıdır. Felsefi düşünce, mantık ve rasyonaliteyi kullanarak, evrenin doğası, insanın varoluşu, bilginin kaynağı, ahlaki değerlerin temeli gibi temel sorulara yanıt aramaktadır.

Felsefi düşünce, gerçeklik ve bilgi arasındaki ilişkiyi, doğru ve yanlışın ne olduğunu, ahlaki değerlerin kaynağını, insanın özgür iradesini, evrenin yapısını, bilimin yöntemlerini, sanatın amacını, güzellik kavramını ve daha birçok konuyu sorgular. Felsefe, insanın dünyaya ilişkin anlam arayışında, doğru ve yanlışı ayırt etme ihtiyacında ortaya çıkmış ve zaman içinde birçok felsefi akım ve düşünce sistemi gelişmiştir.

Felsefi düşünce, sistematik bir yaklaşım gerektirir ve temel olarak rasyonalite, mantık ve eleştirel düşünme becerilerini kullanır. Felsefede sorular, yanıtlardan daha önemlidir ve felsefi düşünce, soruların kendisiyle ilgilenir. Bu süreçte, argümanlar, kanıtlar, mantıksal çıkarımlar ve düşünsel analizler kullanılır.

Felsefi düşünce, genellikle felsefî problemlere yönelik farklı yaklaşımlar ve tartışmalar içerir. Bu yaklaşımlar, metafizik (varlık felsefesi), epistemoloji (bilgi felsefesi), etik (ahlak felsefesi), estetik (sanat felsefesi), mantık, sosyal ve siyasal felsefe gibi farklı disiplinlere ayrılabilir. Bu disiplinler, felsefenin farklı alanlarını ve sorunlarını ele alır.

Felsefi düşünce, insanın dünyayı anlama, anlamlandırma ve değerlendirme çabasıdır. Felsefe, evrenin doğasını, insanın yerini ve varlığın anlamını anlamak için farklı düşünce sistemlerini ve yaklaşımlarını inceleyerek insan düşüncesini derinleştirir. Bu nedenle, felsefi düşünce, bilimsel, dinsel, etik ve estetik düşüncelerle de etkileşim içerisindedir ve bu alanlarda yeni sorular ve tartışmalar ortaya çıkmasına katkıda bulunur.

Felsefi Düşüncenin Özelilkleri

Felsefi düşüncenin özelliklerini kısaca listeleyecek olursak:

  • Merak etmek
  • Şüpheci olmak
  • Eleştirmeyi becerebilmek ( Dogmatik olmamak )
  • Tutarlı olmak
  • Nesnel olmak
  • Evrensel olmak
  • Refleksif olmak
  • Kümülatif ilerleme

Bu özellikler, felsefenin temel niteliklerini ve disiplinin doğasını yansıtmaktadır. Felsefi düşünce, insanın bilgi, gerçeklik ve varoluşla ilgili temel sorulara eleştirel ve analitik bir yaklaşımla yanıt arama çabasını temsil eder.

Merak Etmek

Felsefi düşüncenin özelliklerinden biri olan “merak etmek”, insanın doğayı, evreni, bilgiyi, insanı ve diğer birçok konuyu anlamaya yönelik bir arzu veya ilgiyi ifade eder. Felsefi düşünce, merakın ve keşfetmenin bir ürünüdür.

Merak etmek, insan zihninin doğal bir özelliğidir. İnsanlar, dünyayı anlamak ve içinde bulundukları deneyimi açıklamak için sürekli olarak sorular sorarlar. Merak, insanların bilgi ve anlam arayışını tetikler ve felsefi düşüncenin temel taşlarından biridir.

Felsefi düşünce, merak etmek üzerine kuruludur. Bir konu veya sorun hakkında merak duymak, insanları daha derinlemesine düşünmeye ve o konuyu sorgulamaya yönlendirir. Felsefede, merak etmek, önceden kabul edilen görüşleri sorgulama, yeni fikirler geliştirme ve bilgiyi genişletme sürecine katkıda bulunur.

Merak etmek aynı zamanda eleştirel düşünceyi teşvik eder. Felsefi düşünce, sorgulama ve analiz üzerine kurulu olduğundan, merak etmek insanları varsayımları sorgulamaya ve doğruluğunu test etmeye yöneltir. Merak, felsefenin gelişimine katkıda bulunan yeni soruların ortaya çıkmasını sağlar.

Felsefi düşüncenin merak etmeye dayalı bir özelliği olduğu için felsefede kesin veya kesin cevaplardan ziyade sürekli devam eden bir arayış ve tartışma söz konusudur. Merak etmek, felsefenin temelinde yer alan soruların ve araştırmaların hareket noktasıdır.

Şüpheci Olmak

“Şüpheci olmak”, felsefi düşüncenin temel özelliklerinden biridir. Şüpheci olmak, doğruyu ve yanlışı sorgulamak, kabul edilen inançları sorgulamak ve herhangi bir konuda kesin bir görüş veya iddiada bulunmadan önce delillere ve mantığa dayalı bir değerlendirme yapmaktır.

Felsefi düşünce, önceden kabul edilen görüşleri ve otoriteyi sorgular. Şüpheci bir yaklaşım, dogmalara, dogmatik düşüncelere ve kesinlik iddialarına karşı çıkar. Şüpheci düşünce, eleştirel bir zihniyetle yaklaşarak, bilgi ve gerçekler hakkında derinlemesine bir anlayış geliştirmeyi amaçlar.

Şüpheci olmak, felsefede doğruyu bulma sürecinin bir parçasıdır. Şüpheci bir zihniyet, mevcut bilgi ve inançları sorgular, çelişkileri ve tutarsızlıkları ortaya çıkarır ve daha sağlam ve mantıklı bir temele dayanan yeni bir anlayışı arar. Şüpheci olmak, varsayımları test etmek, gerçekleri araştırmak ve herhangi bir konuda kritik bir düşünce geliştirmek için önemlidir.

Şüpheci olmak aynı zamanda açık fikirli olmayı gerektirir. Şüpheci bir zihniyet, farklı görüşleri dinlemeye, yeni bilgilere ve kanıtlara açık olmaya teşvik eder. Bu şekilde, şüpheci düşünce, önyargılardan kaçınmaya ve daha objektif bir perspektif geliştirmeye yardımcı olur.

Şüpheci bir yaklaşım, sürekli bir sorgulama ve araştırma sürecini gerektirir. Felsefi düşünce, sürekli olarak mevcut bilgileri ve inançları gözden geçirmeyi, yeni kanıtları değerlendirmeyi ve daha tutarlı bir anlayış geliştirmeyi hedefler. Bu süreçte şüphecilik, yeni soruların ve keşiflerin ortaya çıkmasına katkıda bulunur.

Eleştirmeyi becerebilmek ( Dogmatik olmamak )

Eleştirmeyi becerebilmek, felsefi düşüncenin önemli bir özelliğidir. Dogmatik olmamak, kabul edilen inançları sorgulamak, eleştirmek ve tartışmak anlamına gelir. Felsefi düşünce, kesinlik iddialarına veya otoriteye dayalı kabulleri reddeder ve bunların yerine mantık, deliller ve rasyonel düşünceye dayalı eleştirel bir yaklaşım benimser.

Eleştirmek, bir düşünceyi veya iddiayı analiz etmek, zayıf noktalarını bulmak ve mantıksal tutarlılığını sorgulamak anlamına gelir. Eleştirel düşünce, ön yargılardan bağımsız olarak, herhangi bir konuyu objektif bir şekilde değerlendirmeyi sağlar. Eleştirici bir zihniyet, farklı açılardan bakmayı, alternatif görüşleri göz önünde bulundurmayı ve sonuçları değerlendirmeyi içerir.

Eleştirel düşünce, rasyonel düşünceyle birlikte kullanılarak, doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi ve daha sağlam bir anlayış geliştirmeyi hedefler. Eleştirici bir zihniyet, delilleri ve mantığı kullanarak, yanlış anlamaları, çelişkileri veya tutarsızlıkları tespit etmeye çalışır. Böylelikle, daha tutarlı ve güçlü bir argüman veya düşünce yapısı oluşturulabilir.

Eleştirmeyi becerebilmek, felsefi düşüncenin bir gerekliliğidir, çünkü eleştirel düşünce, gerçekleri keşfetmek ve daha derin bir anlayış geliştirmek için önemlidir. Dogmatik olmamak, sabit fikirlere veya inançlara sıkı sıkıya bağlı kalmamayı ve onları sürekli olarak sorgulamayı içerir. Bu, yeniliklere ve değişime açık olmayı sağlar.

Eleştirel düşünce, doğruyu bulma sürecinde etkili bir araçtır. Eleştirmek, düşüncelerimizi ve inançlarımızı test etmemizi, zayıf yönlerimizi tanımamızı ve geliştirmemizi sağlar. Eleştirel bir zihniyet, yanlışları düzeltmek, daha iyi bir anlayış geliştirmek ve gerçekleri araştırmak için bize rehberlik eder.

Tutarlı Olmak

Tutarlı olmak, felsefi düşüncenin önemli bir özelliğidir. Tutarlılık, bir düşüncenin, argümanın veya inancın içinde yer alan fikirlerin ve ifadelerin birbirini çelişmemesi ve mantıksal olarak tutarlı olması anlamına gelir.

Felsefi düşüncede tutarlılık, mantık ilkelerine uygun olmayı gerektirir. Bir düşünce veya argüman tutarlı ise, içinde bulunan ifadeler ve fikirler arasında mantıksal bir uyum vardır. Bu demektir ki, bir ifade veya düşünce, başka bir ifade veya düşünceyle çelişmez veya çatışmaz. Tutarlılık, bir düşüncenin veya argümanın mantıksal bütünlüğünü korumasını sağlar.

Tutarlılık, felsefi düşüncenin güvenilirliğini ve gücünü artırır. Bir düşünce veya argüman tutarlı olduğunda, içerisindeki fikirler ve ifadeler arasında bir uyum olduğunu gösterir. Bu da düşüncenin daha sağlam ve inandırıcı olduğunu gösterir. Tutarlı bir şekilde düşünmek, mantıksal çelişkilere düşmeden ve çatışmalara yol açmadan fikirleri ifade etmek ve savunmak anlamına gelir.

Tutarlılık aynı zamanda eleştirel düşünceyle de yakından ilişkilidir. Eleştirel bir zihniyetle düşündüğümüzde, düşüncelerimizi ve argümanlarımızı mantıksal olarak değerlendiririz. Tutarsızlık, bir düşünce veya argümanda hatalı veya eksik bir mantık olduğunu gösterir. Bu nedenle, eleştirel düşünce tutarlılığı arar ve çelişkileri tespit etmek için kullanılır.

Tutarlılık aynı zamanda yeni bilgilerle uyumlu olmayı da gerektirir. Felsefi düşünce sürekli olarak gelişir ve değişirken, tutarlılık, yeni bilgiler ve keşiflerle uyumlu bir şekilde evrilmeyi sağlar. Tutarlı olmak, yeni kanıtlar ve argümanlar karşısında düşüncelerimizi güncellemek ve revize etmek anlamına gelir.

Nesnel ( Evrensel ) olmak

“Nesnel (evrensel) olmak” ifadesi, felsefi düşünce bağlamında bir düşüncenin veya argümanın herhangi bir öznel veya bireysel bakış açısından bağımsız olarak genel olarak geçerli olduğunu ifade eder. Nesnellik, bir düşünce veya argümanın evrensel bir doğruluk veya geçerlilik iddiasında bulunması anlamına gelir.

Felsefi düşüncede nesnellik, bireysel tercihlerden veya duygulardan bağımsız olarak mantıksal ve rasyonel bir temele dayandığı anlamına gelir. Nesnellik, farklı kişilerin veya kültürlerin farklı inançları veya değerleri olabileceği gerçeğine rağmen, bir düşüncenin veya argümanın bağlamından bağımsız olarak geçerli olduğunu savunur.

Nesnellik, objektif gerçekliği veya genel geçerliği ifade etmek amacıyla felsefi düşüncede önemli bir kavramdır. Bir düşünce veya argümanın nesnel olması, onun gerçeği temsil ettiği veya evrensel olarak kabul edilebilir olduğu anlamına gelmez, ancak nesnellik iddiasında bulunur.

Nesnellik, belirli bir düşüncenin veya argümanın, doğru veya yanlış olup olmadığına dair genel bir ölçüt veya standartla değerlendirilebileceği anlamına gelir. Bu genel ölçüt veya standart, mantık kuralları, bilimsel yöntemler veya evrensel ahlaki prensipler gibi nesnel standartlar olabilir.

Nesnellik aynı zamanda eleştirel düşünceyle de yakından ilişkilidir. Eleştirel düşünce, öznel veya önyargılı yaklaşımlardan kaçınmayı ve gerçeği veya mantığı belirlemek için nesnel verilere ve mantıksal argümanlara dayanmayı gerektirir. Nesnel bir perspektif, eleştirel düşüncenin temelini oluşturur ve sağlam bir mantık ve kanıt temeli üzerine inşa edilen düşüncelerin güçlü ve tutarlı olduğunu gösterir.

Refleksif olmak

“Felsefi düşüncenin özellikleri” kapsamında “refleksif olmak”, felsefede önemli bir özelliktir. Refleksif olmak, düşünceleri, inançları ve argümanları sorgulama, değerlendirme ve eleştirme becerisini ifade eder.

Refleksif olmak, felsefi düşüncede bir düşünce veya argümanı kabul etmeden önce onu mantıksal olarak analiz etmeyi ve eleştirel bir değerlendirme yapmayı gerektirir. Bireyler, farklı düşüncelerin, inançların veya argümanların nedenlerini ve sonuçlarını düşünmeye teşvik edilir. Bu, herhangi bir fikri veya argümanı sorgulama ve daha derinlemesine anlama sürecini içerir.

Refleksif olmak, önyargılardan, dogmalardan veya öznel duygulardan bağımsız bir şekilde düşünmeyi gerektirir. Bireyler, kendi ön kabullerini ve inançlarını sorgulama cesaretini gösterir ve farklı bakış açılarını açık bir şekilde değerlendirir. Refleksif düşünce, kişisel konfor alanını terk ederek yeni fikirlerle yüzleşmeyi ve mevcut inançları sorgulamayı içerir.

Refleksif düşünce aynı zamanda kendini sorgulamayı da içerir. Bireyler, kendi düşünce süreçlerini ve eylemlerini eleştirel bir gözle değerlendirir ve bu süreçte öz eleştiri yaparlar. Kendi önyargılarını, tutkularını veya öznel duygusal tepkilerini tanıyarak daha objektif bir perspektif geliştirmeye çalışırlar.

Refleksif düşünce, felsefi düşüncenin gelişmesine ve ilerlemesine katkıda bulunur. Eleştirel bir bakış açısıyla düşünmek, yeni fikirlerin keşfedilmesine ve mevcut inançların veya argümanların geliştirilmesine olanak tanır. Refleksif düşünce, felsefi tartışmalarda daha tutarlı ve sağlam bir zemin oluşturur ve bireyleri daha iyi bir anlayışa ve bilgelik seviyesine yönlendirir.

Kümülatif ilerleme

“Kümülatif ilerleme”, felsefi düşüncenin bir özelliğini ifade eder. Bu kavram, felsefi düşüncenin zaman içinde birikim sağladığını ve sürekli olarak ilerlediğini ifade eder.

Felsefi düşüncenin kümülatif ilerlemesi, geçmişteki düşünürlerin çalışmalarının, fikirlerin ve keşiflerin günümüzdeki felsefi tartışmalara ve teorilere katkıda bulunmasıyla gerçekleşir. Felsefi düşünce, her kuşağın önceki kuşaklardan öğrenme, onları eleştirme, geliştirme ve yeni fikirler üretme sürecidir.

Kümülatif ilerleme, felsefi düşüncenin sürekli bir diyalojik süreç olduğunu gösterir. Önceki düşünürlerin fikirleri ve argümanları, yeni düşünürler tarafından eleştirilir, analiz edilir ve geliştirilir. Bu süreç, felsefi düşüncenin daha ileriye gitmesini sağlar.

Felsefi düşüncenin kümülatif ilerlemesi, farklı disiplinlerden gelen bilgilerin birleşimiyle de gerçekleşir. Felsefe, diğer bilim dallarıyla etkileşim içinde olur ve bilimsel keşifler, sosyal değişimler, teknolojik ilerlemeler vb. gibi alanlardan elde edilen bilgileri kullanır. Bu, felsefi düşüncenin zenginleşmesine ve daha kapsamlı bir anlayışın oluşmasına katkıda bulunur.

Ancak kümülatif ilerleme, her zaman doğrusal bir süreç değildir. Felsefi düşüncede ilerleme, zaman zaman geri adımlar, farklı fikirler arasındaki çatışmalar ve karmaşıklıklarla da birlikte gelir. Felsefi düşünce, çoğu zaman çelişkili veya tartışmalı fikirlerin çatışmasıyla ilerler. Bu tartışmalar ve farklı bakış açıları, felsefi düşüncenin daha da derinleşmesini sağlar.

Felsefi Düşüncenin Ortaya Çıkışı

Felsefi düşünce, insanlık tarihi boyunca merak, sorgulama ve anlama arzusuyla doğmuş, insanın evreni, bilgiyi, gerçeği ve insanın yerini anlamaya yönelik bir disiplindir. Felsefenin kökenleri, insanın bilinçli varlık olmaya başlamasıyla birlikte ortaya çıkmıştır. İnsan, çevresini anlamak ve anlamlandırmak için düşünmeye, sorgulamaya ve düşüncelerini ifade etmeye başladığında, felsefenin temelleri atılmıştır.

Felsefi düşüncenin ortaya çıkışı, tarih boyunca çeşitli faktörlerin etkisi altında gerçekleşmiştir. İlk çağlarda insanlar, doğa olaylarını açıklamak, evrenin kökenini anlamak ve yaşamın amacını sorgulamak için mitolojilere ve dinlere başvurmuşlardır. Ancak zamanla, daha rasyonel ve sistemli bir düşünce tarzı arayışıyla felsefi düşünce doğmuştur.

Felsefenin kökenleri antik Yunan’a dayanmaktadır. Antik Yunan’da doğan felsefe, insanların mitolojik açıklamalardan uzaklaşarak doğayı, toplumu, bilgiyi ve etiği anlama çabasıyla başlamıştır. İlk filozoflar, doğa olaylarının temel nedenlerini araştırmış, evrenin matematiksel bir düzen içinde işlediğine inanmış ve mantık yoluyla gerçeği keşfetmeye çalışmışlardır. Bu dönemdeki ünlü filozoflar arasında Sokrates, Platon ve Aristoteles bulunmaktadır.

Orta Çağ’da, felsefi düşünce büyük ölçüde dini düşüncenin etkisi altında kalmıştır. Hristiyan teolojisi, felsefeyle birleşerek Scholastik felsefesini oluşturmuştur. Scholastik dönemde, dini dogmalar ve mantık prensipleri arasında bir denge sağlanmaya çalışılmış, Aristoteles’in fikirleri Hristiyan teolojisiyle uyumlu hale getirilmeye çalışılmıştır.

Rönesans dönemi, felsefi düşüncenin yeniden canlanmasına ve bağımsızlaşmasına yol açmıştır. Rönesans’la birlikte, insan merkezli düşünce gelişmiş, insanın yetenekleri, özgürlüğü ve bilgi arayışı ön plana çıkmıştır. Ünlü filozoflar arasında Descartes, Spinoza ve Kant bu dönemde etkili olmuşlardır.

Aydınlanma dönemi ise felsefi düşüncenin en önemli evrelerinden biridir. Aydınlanma, akıl ve bilimin rehberliğinde gerçekleri keşfetme arzusuyla ortaya çıkmıştır. Aydınlanma düşünürleri, insanın doğal haklarına, özgürlüğüne ve eşitliğine vurgu yapmış, dinin ve otoritenin eleştirisini yapmışlardır. Rousseau, Voltaire ve Kant gibi filozoflar, bu dönemin önemli temsilcileridir.

Modern dönemde, felsefi düşünce giderek daha da çeşitlenmiş ve derinleşmiştir. Fenomenoloji, varoluşçuluk, analitik felsefe gibi farklı akımlar ortaya çıkmış ve felsefenin kapsamı genişlemiştir. Günümüzde, felsefi düşünce hala evrenin doğası, bilginin kaynağı, etik değerler ve insanın yerine dair soruları sorgulamakta ve tartışmaktadır.

Sonuç olarak, felsefi düşüncenin ortaya çıkışı insanın dünya ve kendini anlama arzusuyla başlamıştır. İnsanın merakı, sorgulaması ve araştırması felsefenin temelini oluşturmuş, antik Yunan’dan günümüze uzanan bir süreçte felsefe çeşitli dönemlerden geçerek gelişmiştir. Felsefenin kökenleri, mitolojiden ayrışma, akıl ve mantık yolunda ilerleme, bilim ve rasyonaliteye vurgu gibi faktörlerle şekillenmiştir. Felsefi düşüncenin ortaya çıkışı, insanın evreni ve kendini anlamaya yönelik sonsuz bir arayışın ürünüdür.

--

--

Eğitim Portalı
Eğitim Portalı

Written by Eğitim Portalı

Sürekli güncellenen eğitim materyalleri ile bilgilerinizin güncel kalmasını sağlıyoruz. Her türlü bilgi tek çatı altında. https://erzurumda.name.tr/

Responses (1)